Sunday, June 7, 2009

Hayal edin..

Yabancı bir şehirde son gününüz olduğunu hayal edin. Size yarım gün şehir turu yaptıracak, sonra da havaalanına bırakacak bir araba ile anlaşıyorsunuz. Bavulları arabaya yükleyip şehirde geçirilecek keyifli birkaç saate hazırlandıktan sonra, arabanın arkasına kurulup, manzaranın keyfini çıkartmaya başlıyorsunuz. Ama yaklaşık yarım saat sonra, farkediyorsunuz ki havaalanına yaklaşmak üzeresiniz. Şöfor tüm kızgınlığınıza, bağırmanıza, çağırmanıza karşı duyarsız. Televizyon’da o gün mutlaka seyretmesi gereken bir maç varmış. İyi de konuşsanız, kötü de konuşsanız farketmiyor, bir süre sonra havaalanının önünde bavullarınız ile beraber giden arabanın arkasından bakarken buluveriyorsunuz kendinizi. Şehirde geçirilecek güzel saatler yerine şimdi birden havaalanında öldürülecek uzun saatler beliriyor önünüzde. Yaşadığınız kızgınlığı ve hayal kırıklığını hayal edin…


Bir süre sonra kalkacak bir önceki uçakta boş yer olduğu ortaya çıkıyor. Burada bekleyeceğime bağlantı uçağımı Paris havaalanında beklerim diye düşünerek gönülsüzce de olsa uçağa biniyorsunuz. Saatler sonra Paris havaalanında bir sonraki uçağınızı beklerken, binmeniz gereken asıl uçağın yani AF 447’nin düştüğünü öğreniyorsunuz. Neler hissederdiniz??

Yukarıdaki hikayelerin benzerlerini her uçak kazasından sonra okuyoruz. Uyanamadığı için, arabası arıza yaptığı için, trafik sıkışık olduğu için düşen uçağı son anda kaçıran insanlar. AF 447’den sorumsuz şoförü sayesinde kurtulan ise Hırvat bir denizci. Bu ölçüde dramatik olmasa da aslında benzer olayları günlük hayatımızda da sürekli yaşıyoruz. Herşeyin kontrolümüz altında olduğu gibi bir yanılgı ile yaşarken, birden bir şeyler ters gidince sinirleniyoruz, kızıyoruz, öfkeleniyoruz. Kendimizi yiyip bitiriyor, çevremizdekileri hırpalıyoruz. Kontrolün elden gitmesi çoğu kez bizi çıldırtıyor.

Aslında olanlar ne iyi ne de kötü. Onu iyi yada kötü yapan bizim olaylara duygusal olarak verdiğimiz tepkiler. Tıpkı durakta otobüs bekleyen iki insandan birisi sakin sakin otururken, diğerinin sürekli saate bakarak otobüs geç kaldığı için kızgınlıkla söylenip, kendini strese sokması gibi. Aslında geç kalan aynı otobüstür, ama verilen tepkiler farklıdır.

Hayatın kendi içindeki doğal akışının değerini bilerek, olaylara verdiğimiz duygusal tepkilerin farkında olarak yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Onun akışına kendimizi bıraktığımızda aslında çoğu kez hayatın bize getirdikleri güzel sürprizlerdir. Farkındamısınız ???

Fotoğraf: the dcd empire / flickr

No comments: